"Ulus devletler devlet dinine ihtiyaç duymuştur”

İŞ DÜNYASI

Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Özbek, Ulus devletler kurulurken, milliyetçiliğin yanı sıra bir devlet dini oluşturmaya da ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Bursa Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (BUSİAD)-Bursa Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü ve Bursa Felsefe Kulübü paydaşlığında gerçekleştirilen Felsefe Söyleşileri dizisinin beşincisi BUSİAD Evi’nde gerçekleştirildi.

Felsefe Söyleşilerinin Şubat ayı konuğu Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Özbek oldu. Prof. Dr. Özbek, “Devlet dini” konulu bir sunum gerçekleştirdi.

Din felsefesinin üç tarihi bölüme ayrılabileceğini ifade eden Prof. Dr. Özbek, bunları, “Platon'dan başlayan metafizik idealist çizgi, Ludwig Feuerbach'la doruğa çıkan materyalist metafizik din felsefesi ve onunla çok karıştırılan Karl Marks'ın temsil ettiği materyalist diyalektik din felsefesi” olarak sıraladı. Prof. Dr. Özbek, şöyle devam etti:

“Feuerbach, ateizmin felsefedeki sarsılmaz temsilcisidir. Ancak, Marks ateist değildir. Ateizm bana göre felsefik anlamda bir din gibidir. Feuerbach'a ait düşünceler Sovyetler Birliği üzerinden Türkiye'ye gelirken Marks'a aitmiş gibi yansımıştır. Bu doğru değildir. Feuerbach'a göre din insan zihniyetinin bir ürünüdür. O'na göre dini ve tanrıyı insan zihni üretir. O'na göre insan olduğu müddetçe din olacaktır. İnsan ne zaman ki dini yaratmıştır o zaman hayvandan ayrılmıştır.

Marks'la ayrıldıkları nokta tam da burasıdır. Marks'ta başta dinin insan zihninin bir ürünü olarak görür. Ancak bir küçük ek yapar ki aralarına uçurum girer. O da “tarihsel belirli koşullarla” der.”

DİNİN TOPLUMSAL YERİ...

Din felsefesi ayrımını yaparak devlet dini kavramına açıklık getirmek istediğini kaydeden Prof. Dr. Özbek, “Burada ilahiyat değil seküler bir olgu olarak dinin Betmatik sosyolojik, politik birey üzerindeki etkisine bakıyorum. Jean-Jacques Rousseau, yurttaş dini kavramını gündeme getiriyor. Yurttaşların nasıl bir dini olmalı ki yurttaşlar bir arada yaşayabilsin. Russo'yla başlayan, din toplumsal olarak nasıl bir görev üstlenir? Sorusu önemli. Immanuel Kant'ın, “Salt Aklın Sınırları İçinde Din” kitabında, içinde mutluluk, barış ve huzurun olduğu bir toplum nasıl oluşturulur tartışmasını yürütür. Kant bunun ancak bir dinle olabileceğini ifade eder” diye konuştu.

Dinin toplumsal yerini tanımlayan Prof. Dr. Özbek, devlet diniyle ilgili İtalyan düşünür Antonio Gramsci'nin önemli çalışmalarının olduğunu ifade etti. Prof. Dr Özbek şöyle devam etti:

“Gramsci, hapishanede Japonya üzerine okumalar yapar ve Japonya'nın modernleşmeyi oluşturuken Şintoizmi nasıl devlet dini olarak oluşturduğunu yazar. Ulus devletler kurulurken, bir ideoloji oluşturmanız gerekir. Bunun temeli milliyetçiliktir. Ama yetmez devlet dinine de ihtiyaç duyuluyor. Japonlar bunu Şintoizm'le yapıyor. Çok kanlı bir süreç yaşanıyor. Bir dinin devlet dini olarak görülmesi ayrıcalık tanınmasıyla ortaya çıkıyor.

Türklerin İslamiyeti seçmesinin en büyük nedeni de, ne Arapların saldırıları, ne de Şamanizme yakın inanç sistemi olarak İslamiyeti seçmeleridir. Türklerin İslamiyeti geçmesinde siyasi sosyal gerekçeler hakimdir. Türkler İslama geçtikleri ilk günden itibaren Sunni İslamı bir devlet dini olarak benimsemiştir.Bu Osmanlı'da da böyledir. Türkiye Cumhuriyeti'nde de. Hatta Türkçe konuşulan tarihteki devletler içinde en çok devlet dini Türkiye Cumhuriyeti'ndedir.”

Prof. Dr. Özbek'e sunumunun ardından BUSİAD Başkanı Ergun Hadi Türkay ve eşi Reyhan Türkay tarafından plaket sunuldu.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.